Ali Fuat BAYSAL, Özgenur ŞEKER
Kültürümüzde saygı sadedinde cenaze için türbe yapımına özel bir önemin atfedildiği malumdur. Vefat eden şahsiyetin kutsiyeti nispetinde farklı tip ve ölçülerde abidevi mezarlar inşa edilmiştir. İslam düşünce tarihinde önemli bir isim olan Mevlânâ Celaleddin Rûmi için de vefatının ardından Konya’da devrin mimari ve tezyînî özelliklerini ihtiva eden abidevi bir mezar yapısı inşa edildiği bilinmektedir. Mevlânâ Celaleddin Rûmi, 1273 yılında vefatının ardından, babası Bahâeddin Veled’in (ö. 1231) kabrinin bulunduğu bahçeye defnedilmiştir. Mimar Bedreddin tarafından 1273-1274 yıllarında inşa edilen ve on ay gibi bir sürede tamamlanan bu türbenin biçimi ve özelliği konusunda; Selçuklu veya Karamanoğlu Dönemi’ne ait olduğu yönünde farklı rivayetler bulunmakla birlikte elimizde net bir bilgi yoktur. Günümüzde mermer sandukanın üzerinde ahşap sandukanın bulunması ve üzeri pûşide ile kaplı olmasından dolayı bahse konu müzeyyen ahşap parçaları görmek mümkün değildir. Ancak sanduka üzerindeki pûşidenin kaldırılması ile görebilmek mümkündür. Bir dönem Dergâhın önemli bir parçası olarak değer gördüğünü düşündüğümüz ahşap parçalar, bugün gözlerden uzak bir şekilde muhafaza edilmektedir.
Nihat Kağnıcı
Arap harflerinin estetik kural ve kaidelere uygun olarak yazılmasına güzel yazı manasında “Hüsnü hat” veya “hat sanatı” adı verilmiştir. Hat sanatının doğuşundan itibaren birçok yazı çeşidi ortaya çıkmıştır. Bu yazılardan bazıları rağbet görmüş, bazıları ise tamamen kullanım dışı kalmıştır. Günümüzde onbir çeşit yazı kullanılmakla beraber hat sanatımızın ana karakterini oluşturan yazı çeşitleri “aklam-ı sitte” olarak adlandırılan altı çeşit yazıdan oluşmaktadır. Bu yazılardan sonra en meşhur olanı ise hiç şüphesiz kendine özgü tavrı ve estetik özellikleriyle talik yazıdır. Talik yazı 8. yüzyılın ikinici yarısında İran’da doğup gelişmiş ve Osmanlı’lara 15. yüzyılda gelmiştir. 18. yüzyıldan itibaren ise Türk şivesine bürünerek hattat Yesârî Mehmed Esad Efendi ve oğlu Yesârîzade Mustafa İzzet Efendi eliyle Osmanlı talik yazı ekolü ortaya koyulmuştur. Osmanlı talik ekolünün son büyük temsilcisi olan Hattat Sami Efendi talik hocası Ali Haydar Bey dir. Bu büyük hattatımızın tanıtılması ve Konya Bölge Yazma Eserler koleksiyonunda bulunan bir eserinin incelenmesi ve bu kültürel mirasımızın gelecek nesillere aktarılması maksadıyla bu makale kaleme alınmıştır.
Elif Ekşi
Geleneksel Türk Süsleme Sanatlarımızın önemli bir unsuru kitap sanatlarıdır. Kitaba gösterilen ehemmiyet kitap sanatlarını oluşturmuştur. Kitap sanatlarının merkezi ise Kur’an-ı Kerim’dir. İslam medeniyetinde Kur’an-ı Kerim’e gösterilen saygının sonucu onu en güzel şekilde bezeme isteği ve heyecanı tezhip sanatının gelişmesine vesile olmuştur. Bu sebeple tezhip sanatı, kitap sanatlarının özellikle Kur’an-ı Kerim tezyinatı açısından büyük önem taşır. Bizler için kültürel bir miras olan yazma eserlerin önemi gerek Türkiye’de gerek ise dünyanın dört bir yanına dağılmış değeri ölçülemez el yazması eserlerden anlaşılmaktadır. Bu el yazmalarının en dikkat çekici kısımları şüphesiz tezhipleridir. Geçmişteki sanat anlayışını ve üslubunu anlamak, bu anlayışı geçmiş ve gelecek nesiller arasında köprü olmasını sağlamak açısından yazma eserler çok önemlidir. Nesilden nesile aktarılan ve kültür tarihimizin en önemli hazinelerinden olan el yazmaları kütüphaneler, müzeler ve koleksiyonerler tarafından çok iyi muhafaza edilmektedir. Fransa Ulusal Kütüphanesinde el yazmaları bölümünde bulunan 7319 numaralı mushafın tezhiplerinin incelenmesi, süsleme özelliklerinin açıklanması, motif ve desen analizlerinin yapılması makalenin konusu olarak belirlenmiştir. Çalışmada vurgulanmak istenen kısımlar fotoğraflarla desteklenmiş ve bu kısımların çizimleri yapılmıştır.
Halime Güler
13.yüzyıl Anadolu Selçuklu Dönemi mimarisi yeni bir geleneğin oluşumuna tanıklık eden ayrıcalıklı bir süreci ifade etmektedir. Mimarinin karakteristik bir özelliği haline gelen taç kapılar, her yapı öğesi için tasarım gücünün mükemmel bir işçilikle birleştiği, önemli bir kurgu ögesidir.13.yüzyılın ikinci yarısına damgasını vuran, dönemin kudretli veziri Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından inşa edilen Konya Sahip Ata Camii taçkapısı, günümüze sağlam durumda gelebilen sebilleri ile de dikkat çeken nadide bir eserdir. Kültürel süreklilik ve bu zengin mirası gelecek nesillere aktarmak amacıyla başladığımız araştırma da Sahip Ata Külliyesi Camii sebilleri tezyinatı, teknik, malzeme, motif, kompozisyon, üslûp, anlam ve sembol açısından incelenmiştir. Fotoğraf, ölçüm ve milimetrik çizimle belgelenerek, günümüz ve sonraki nesillere kaynak oluşturması hedeflenmiştir. Anadolu Selçuklu döneminin tasarım, tezyînat ve yazı programı ile en görkemli yapılarından biri olan Sahip Ata camii taç kapısı, çifte minareli cephe uygulamasının da öncüsüdür. Sahip Ata Camii’nin sebilleri, iki taraftan yükselen minare kaidesinde, simetrik bir şekilde yekpare taştan adeta küçük bir taç kapı gibi planlanmış ve tezyin edilmiştir. Sonuç olarak, Sahip Ata Camii taç kapı sebil tezyînatı, dönemin karakteristik özelliklerini taşıyan yazı, geometrik ve rûmi motiflerinden oluşmaktadır. Yazı ve geometrik tezyînatın rûmi motiflere hâkim olduğu ve iki sebil arasında mimarî detay ve dekorasyon bakımından bazı farklılıkların olduğu tespit edilmiştir.
Melike MELİKE ÖZÇETİN
Konya’da Anadolu Selçuklu döneminde yapılmış birçok mimari yapı yer almaktadır. Anadolu Selçuklu dönemi denildiğinde akla dönemin özelliklerini yansıtacak birçok özellik gelmektedir. Mozaik çini tekniğinde yapılmış zengin işçilikleri olan mihraplar bunlardan bir tanesidir. Beyhekim Mescidi ve Türbesi de bu dönemde yapılmış ve mozaik çini mihrabı olan bir yapıdır. Ancak Beyhekim Mescidi ve Türbesinin mihrabı onarım bahanesi ile kaçırılmıştır. Kaçırılan mihrap şuanda Almanya İslami Eserler Müzesinde sergilenmektedir. İslami Eserler Müzesi, Bergama (Pergamon) Müzesinde bulunur ve Berlin Devlet Müzelerinin (Staatliche Museen) bir parçasıdır. Beyhekim mescidinde yer alan mihrabın kaçırılması sonucunda yeni restorasyon çalışmaları yapılmıştır. Yapılan restorasyonlar ile birlikte kaçırılan mihrap yerine ahşap mihrap eklenmiştir. Eklenen mihrap tek parça halindedir. Bergama Müzesinde yer alan mihrap ise mozaik çini tekniğinde yapılmıştır ve tekli karolar halindedir. Ahşap mihrap tasarım açısından kaçırılan mozaik çini mihraba benzemektedir. Ancak teknik açıdan ve işçilik açısından farklılıkları gözle görülür derecede bellidir. Çalışma kapsamında mihrapların tezyini özellikleri, kullanılan malzemeleri, işçilikleri ve tasarım farklılıkları karşılaştırılmıştır. Ayrıca restorasyon ile eklenen ahşap mihrabın neden mozaik çini mihraptan faklı olduğu üzerinde de durulmuştur. |
|
Şerife ÇAKIR
Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü tarafından düzenlenen 1. Uluslararası Geleneğimiz Geleceğimiz Ve Ustalarımız Sempozyumu 02 Kasım 2021 günü Fahri Doktora Takdim Töreni ile başlamış ve 03-05 Kasım 2021 tarihleri arasında Sempozyum, Çalıştay ve Sergi olmak üzere üç aşamada gerçekleştirilmiş, yer olarak Konya Karatay Termal Tatil köyü’ün de düzenlenmiştir.
Sempozyum düzenleme kurulu;
•Prof. Dr. Muhiddin OKUMUŞLAR - Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektör Yardımcısı, Geleneksel Sanatlar Uygulama ve Araştırma Merkezi
•Prof. Dr. Dicle AYDIN - Necmettin Erbakan Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakültesi Dekanı
•Doç. Dr. Ali Fuat BAYSAL - Başkan, Necmettin Erbakan Üniversitesi Geleneksel Sanatlar Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü
•Osman CİĞER - Karatay Belediye Başkan Yardımcısı
•Bekir Şahin ( Konya Yazma Eserler Bölge Müdürü )
•Dr. Öğr. Üyesi Çiğdem ÖNKOL ERTUNÇ - Necmettin Erbakan Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakültesi
•Dr. Öğr. Üyesi Çetin ÖZTÜRK - Necmettin Erbakan Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakültesi
•Öğr. Gör. A. Zehra SAYIN - Necmettin Erbakan Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakültesi
•Öğr. Gör. Rıdvan AK - Necmettin Erbakan Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakültesi
•Öğr. Gör. Şerife ÇAKIR - Necmettin Erbakan Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakültesi